Yrd. Doç. Dr. İbrahim S. Daşkaya
Bilimsel Bilginin Özerkliği Sorunu - Bilgi Sosyolojisinde Görecilik-Nesnellik Tartışmaları
Özet
|
Tam Metin
Günümüzde bilim, bir zamanlar düşünüldüğünün aksine, toplumsal etkenlerden bağımsız ve imtiyazlı bir kurum ve/veya faaliyet olarak görülmüyor. Sosyologlar ve tarihçiler bilimsel gelişmenin ve bilimin eğilimlerinin daha çok toplumsal süreçlerle belirlendiğini düşünüyorlar. Öte yandan bu konudaki genel kabullerine rağmen sosyologlar kendi aralarında bu sürecin nasıl gerçekleştiği ve yöntemsel sonuçları konusundaysa pek anlaşamıyorlar. Ancak, hepsinin de bilime göreci bir tutumla yaklaştıkları söylenebilir. Görecilik, bilginin her zaman belli bir kültürde ve zamanda ortaya çıktığını ve doğayı temsil etmediğini ileri sürer. Bu açıdan göreciler doğanın kendisinin bilgi oluşumunda nihai bir belirleyici olmadığını düşünürler. Bu çalışmada söz konusu teze muhalefet edilecektir. Muhalif görüş açısından bilim, dünyanın nesnel bilgisini vermeye çalışan bilişsel ve özerk bir faaliyettir. Her ne kadar nesnel bilgiye ulaşmada sürekli güçlüklerle karşılaşılsa da, bilimsel faaliyetin nesnel bilgiyi üretmeye en yatkın uğraş olduğu yazının esas kabulüdür.
Değer eylemle ortaya çıkmakta ve eylemin sonucunda bir değer yargısı belirmektedir. Değer, hem eylemi gerçekleştirenle hem eylemle gerçekleşenle hem de eylemi değerlendirenle bağlantılı olarak varlık kazanır. Hangi çağda ve hangi kültür çevresinde yaşarsa yaşasın, insan kendini değerler dünyası içinde inşa eder. Kültür olgusu da onun bir başarısıdır ve doğaya kattığı maddi-manevi her türlü ürün de bu başarının sonucudur. İnsan; kendiyle ve kendi dışıyla sürekli etkileşimde bulunan varlıktır. Bu ilişki iki dünya arasında sürgit devam eder: Yaratılmış nesnel dünya ve nesne dünyasından yarattığı kültür dünyası… İnsan bu iki dünyanın hem nesnesi hem de öznesidir ve “Ben bilinci her türlü değer vermenin öznedeki temelidir”. Onun meydana getirdiği düşünce ürünleriyle maddi ürünler (silahlar, eşyalar, araçlar inançlar, fikirler, kanaatler) yan yana, iç içe bulunmakta, zaman zaman birbirlerine tesir ve nüfuz etmektedirler. İşte bu sebeple, hangi çağda olursa olsun, her kültür çevresinde birtakım değerlerle karşılaşırız. Bu değerler, yapıca içkin ve aşkın değerler olarak kurulabilir. Değerlerden bir kısmı, değer vermenin öznesi durumundaki bilincin eşya ile ilişkisinden doğan değerlerdir (teknik değerler). Bir kısmı, iç ve dış duygularımızla kavradığımız şeylerle ilgili olarak ortaya çıkan sanat değerleridir ve yine bir kısmı temelini doğrudan doğruya şuurun verilerine dayalı düşünce (bilgi) değerleridir. Değerin objektifleşmesi, başka kişilere doğru açılmakla mümkündür. Etkileşime dayalı bu açılımdan doğan değerler, kişinin başka kişilerle kurduğu ilişkilerden doğduğu için, aşkın değerdir ve bu değerleri bilgiden çok inanma üzerine kurarız. Bu değerler ise, ahlak ve dindir.
Doç. Dr. Sadegül Akbaba Altun - Prof. Dr. Şener Büyüköztürk
Değişim Eğilimleri Ölçeğinin Geliştirilmesi
Özet
|
Tam Metin
Bu çalışmanın amacı okul müdürlerinin değişime yönelik eğilimlerini belirlemeye yönelik bir ölçek geliştirmektir. Bu amaçla daha önce geliştirilmiş değişime açıklık tutum ölçeği ve değişimde bireylerin kişilik özelliklerini belirleyen beş teorik boyutta yazılan maddelerle ölçek oluşturuldu. Ölçek, ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarında görev yapan ve gönüllü olarak çalışmaya katılan 284 yöneticiye uygulanmıştır. Açımlayıcı faktör analizi ölçeğin dört faktörden oluştuğunu göstermiştir. Değişimde girişimcilik, değişimin yararına inanma, değişime direnme ve statükoyu koruma (değişimden kaçınma) olarak adlandırılan faktöryel yapı, doğrulayıcı faktör analizi sonuçlarıyla da desteklenmiştir. Ölçek puanlarının güvenirliği için hesaplanan alfa değerleri .67 ile .91 arasında değişmektedir.
Dr. Osman SEZGİN - Psk. A. Sena SEZGİN
Psiko-sosyal Açıdan Küreselleşme, Empoze Kültür ve Davranışa Yansıması
Özet
|
Tam Metin
Globalleşme/küreselleşme, tamamen olumsuz olmamakla birlikte tamamen de olumlu değer realitelerini içermez. Günümüzde o her değeri etkilediği gibi Türk kültürünü de etkilemekte ve kahir ekseriyeti oluşturan olumsuz yönleriyle tehdit etmektedir. Kaçınılmaz ve karşı konulamaz bir olgu olan küreselleşme karşısında millî kültürün korunması, milletin bekası için zorunlu görünmektedir. Bununla birlikte tarihî olarak, Türk kültürünü belirleyen değer, sosyal unsurlar ve formlar değişikliğe uğramıştır. Nitekim kültür, statik değildir. Temel değerler aynı kalmak şartıyla değişen ve gelişen ilişkiler ağıdır. Kültür her toplumsal olgu ve değer gibi dinamik karakterle değişerek yenilenir. Türk kültürünün öz nitelikleri arasında değişkenlik ön plandadır. Böyle bir yapıya sahip olan Türk kültürü, karşı konulamaz bir güç görünümünde olan küreselleşme karşısında, varlık ve etkinliğini nasıl korumalıdır? Bu makalede bu soruya cevap aranmaktadır.
Ebru Korkmaz - Doç. Dr. Hasan Basri Gündüz
İlköğretim Okulu Yöneticilerinin Dağıtımcı Liderlik Davranışlarını Gösterme Düzeyleri
Özet
|
Tam Metin
Araştırmanın amacı, ilköğretim okul yöneticilerinin dağıtımcı liderlik davranışlarını gösterme düzeylerine yönelik öğretmen görüşlerini belirlemektir. Araştırmada genel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmanın evreni Kocaeli il merkezindeki ilköğretim okullarında görev yapan öğretmenlerdir. Araştırmanın verileri Kouzes ve Posner (2001) tarafından geliştirilen Liderlik Davranışı Envanteri isimli ölçek ile toplanmıştır. Ölçek Türkçeye araştırmacı tarafından uyarlanmıştır. Araştırma sonucuna göre; öğretmenler, ilköğretim okul yöneticilerinin dağıtımcı liderlik davranışlarını yüksek düzeyde gösterdiklerini düşünmektedirler. Benzer biçimde öğretmenler, ilköğretim okul yöneticilerinin model olma, etkileme, zorluklarla başa çıkma, imkân tanıma ve cesaretlendirme liderlik davranışlarını da gösterdiklerini ifade etmişlerdir. Öğretmenlerin büyük çoğunluğu okul müdürlerinin; birlikte çalıştığı insanlar arasında iş birliğine dayalı ilişkiler geliştirdiğini; iyi iş yapmış birisini takdir ettiğini, farklı bakış açılarını aktif bir şekilde dinlediğini; diğer insanlara değer verdiğini ve kurumun ilerlemesi için kabul edilmiş ortak değerler sistemi içerisinde uzlaşma sağladığını belirtmiştir. İlköğretim okul yöneticilerinin dağıtımcı liderlik düzeyleri hakkındaki görüşlerinde öğretmenlerin cinsiyetine, yaş grubuna, bulunduğu okulda çalıştıkları süreye, okul yöneticisiyle birlikte çalıştıkları süreye, en son bitirdikleri okula ve branşlarına göre anlamlı bir fark olmadığı görülmüştür. Öte yandan okul yöneticilerinin okulda geçirdikleri zaman açısından gösterdikleri liderlik davranışlarının farklı olduğu bulunmuştur.
Funda KOCA - Doç. Dr. Ahmet Şimşek
Liselerde Kültürler Arası Bir Uygulama Örneği Olarak Kanada Programı: Tarih Dersleri Üzerine Öğrenci Görüşleri
Özet
|
Tam Metin
Kültürler arasılık bugünün dünyasında önemli bir bakış açısı sayılmaktadır. Haberleşme imkânlarının artmasıyla dünya üzerinde var olan kültürlerin etkileşiminin arttığı bilinmektedir. Bu durum her topluluğun kendi kültürünün ve kimliğinin genç nesillere öğretilmesi yanında “öteki” kültür ve kimliklerin de öğretilmesini beraberinde getirmiştir. Genç bireylere başka kültürlere karşı müsamahakâr ve demokratik bir bakış açısı kazandırılması, farklı yaşam tarzlarının barış içinde birlikte yaşamasının temini için kültürler arası bir yaklaşımla eğitimin biçimlendirilmesi bugün sosyal bir ihtiyaç olarak görülmektedir. Bu araştırmada bir kültürler arası eğitim faaliyeti olarak Kanada Lise Diploması Programı’ nda okuyan lise öğrencilerinin konuya bakışları tarih eğitimi bağlamında incelenmiştir. Bu programı uygulayan İstanbul’da özel bir lisenin 9, 10, 11 ve 12. sınıflarından toplam 19 öğrenci ile tarih eğitimi açısından yaşadıkları farklılıklar sorgulanmaya çalışılmıştır. Amaçlı örneklem çalışma grubundan yarı yapılandırılmış bireysel mülakat yoluyla veriler toplanmıştır. Araştırmada betimsel analiz yöntemi benimsenmiştir. Araştırma sonunda programa katılan öğrencilerin Kanada programı tarih eğitimini daha esnek, daha kolay, daha barışçıl ve açık buldukları görülmüştür. Bu gelişmenin lise düzeyinde öğrenim gören Türk öğrencilerinin tarih eğitimine yükledikleri genel anlamı olumlu biçimde iyileştirdiği söylenebilir.
Yrd. Doç. Dr. Latife Özaydın - Yrd. Doç. Dr. Aysun Çolak
Okul Öncesi Öğretmenlerinin Kaynaştırma Eğitimine Ve “Okul Öncesi Eğitimde Kaynaştırma Eğitimi Hizmet İçi Eğitim Programı”na İlişkin Görüşleri
Özet
|
Tam Metin
1997 yılında yayımlanan 573 sayılı Özel Eğitim Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve 2006 yılında yayımlanan Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği’nde özel gereksinimli çocukların okulöncesi eğitimlerinin zorunlu hâle getirilmesi ile bu çocukların söz konusu kurumlara yerleştirilmeleri, özel eğitim ve kaynaştırma konusunda yeterli donanıma sahip olmayan okulöncesi öğretmenlerinin karşılaştıkları sorunları artırmıştır. Dolayısıyla yaşanan zorluklar, okul öncesi öğretmenlerinin kaynaştırma eğitimine olan tutumlarını olumsuz etkilediği, özel gereksinimli çocukların ve normal gelişim gösteren çocukların kaynaştırma eğitiminden faydalanamadıklarını göstermiştir. Bu doğrultuda bu çalışma ile, “Okul Öncesi Eğitimde Kaynaştırma Eğitimi” hizmet içi eğitim etkinliğine katılan ve en az bir eğitim öğretim yılı sınıfına özel gereksinimli bir çocuğun yerleştirilmesi ile kaynaştırma deneyimi yaşayan okul öncesi öğretmenlerinin; a) kaynaştırma eğitimine ve b) katıldıkları “Okul Öncesi Eğitimde Kaynaştırma Eğitimi” hizmet içi eğitim programına ilişkin görüşleri belirlenmiştir. Araştırmanın katılımcılarını, okul öncesi eğitimde kaynaştırma eğitimi hizmet içi programına katılan dokuz okul öncesi öğretmeni oluşturmuştur. Nitel verilere dayalı bir durum çalışması olan bu araştırmada, ihtiyaç duyulan veriler araştırmacılar tarafından geliştirilen ve 13 soruyu kapsayan bir görüşme formu kullanılarak toplanmıştır. Araştırma sonucunda okul öncesi eğitimi öğretmenlerinin, Kaynaştırma Eğitimi Hizmet İçi Eğitim Programlarının uygulamada yaşadıkları sorunlara yönelik olarak düzenlenmesine ve yanı sıra özel eğitim danışmanlığı, sınıfta yardımcı bir öğretmen ve kaynak oda desteğine ihtiyaç duydukları tespit edilmiştir.